Ana içeriğe atla

Mostar Gezi Yazısı ve Gezi Notları



Sarajevo’dan akşam saat 7 gibi bindiğim tren ile 3 saatlik bir yolculuğun ardından Mostar’a geldim. Zelenkovaç’taki festivalde gönüllü olarak çalışırken tanıştığım ve kendisi Mostar’lı olan Mili, beni evine davet etmişti. Geleceğimi bildiği için o da tren istasyonunda beni bekliyordu. Mili ve ailesi, 90’larda savaş zamanı ailecek Sakarya’ya yani Türkiye’ye kaçmışlar. Annesi dişçiymiş ve kısa sürede iş bulup çalışmaya başlamış. Bunun yanında devlet, kalacak yer ve maddi yardımda da bulunmuş. Mili, Sakarya’da okula başladığında adını Melih olarak değiştirdiklerini gülümseyerek anlattı. Türkiye onlara hayata yeniden başlama fırsatı vermiş. Savaş sona erdiğinde ise Bosna’ya geri dönüp hayatlarına devam etmişler. Bugün durumları en azından diğer birçok Bosnalı aileye göre daha iyi. Bunu da Türkiye’ye borçlu olduklarını her fırsatta dile getirdiler. Beni ağırlamaktan dolayı çok mutlu oldukları kesindi. Annesi hala çat pat Türkçe konuşabiliyordu. Mili ve babası birkaç kelime ancak hatırlayabildiler. Hikayeleri ve bana gösterdikleri yakınlık bende duygusal olarak olumlu etkiler bıraktı.



Mostar, oldukça küçük bir şehir. UNESCO Kültür Mirası listesinde yer alan tarihi Mostar Köprüsü, şehrin ve belki de Bosna’nın en önemli simgesi. Onaracak paraları olmadığından ve aynı zamanda da unutturmak istemediklerinden olsa gerek, savaş zamanından kalan yıkık ve mermi izleri dolu binalara her yerde rastlayabilirsiniz. Geçmişte, Mostar Köprüsü’nün bir yakası müslümanların, diğer yakası ise diğer dini inanca sahip olanların ağırlıkla yaşadığı yerlere ev sahipliği yapıyormuş. Ancak Mostar bugün daha homojenize bir yerleşime sahip. Şehirde işsiz sayısı yüksek ve çalışanların da iyi paralara çalıştığı söylenemez. Yiyecek ve içecek Türkiye şartlarına göre daha ucuz bu yüzden Mostar’a uğradığınızda bunun keyfini çıkarın derim. Bunun yanında, eğer yaz aylarında giderseniz Mostar Köprüsü’nün altından akan Neretva Nehri’nin buz gibi sularında yüzmenizi tavsiye ederim.

Mostar’da köprüden atlayanları duymuşsunuzdur. Ünlü bir markanın sponsorluğunda düzenlenen yarışmalar bile var. Bu özel etkinliklerin dışında, her gün düzenli olarak atlayan ve bu işten para kazanan yüzücülerin olduğunu öğrendim. Hatta bazen aralarında “sen mi atlayacaksın ben mi” diye kavga ettikleri bile oluyormuş. Atlamadan önce çevrediklerden ve izlemek isteyenlerden para toplamaya çalışıyorlar ve yeterli miktara ulaştığında köprüden kendilerini 25 metreden suya bırakıyorlar. O kadar alışmışlar ki artık sıradan bir şey olmuş onlar için.



Mostar Köprüsü’nün yapılış hikayesini birçok yerde okumuşsunuzdur. Ancak ben sizle, Mili’den öğrendiğim ve bizler tarafından pek bilinmediğini düşündüğüm farklı bir bilgiyi paylaşacağım. Mostar Köprüsü bilindiği üzere Mimar Sinan’ın bir öğrencisi olan Hayruddin tarafından yapılmış. Ancak Hayruddin bu köprünün son halini göremeden ölmüş. Mostar Köprüsü’nü yapmadan önce, küçük bir versiyonu diyebileceğimiz bir başka köprü yapıyor. Bu köprüye Mostar sokaklarında dolaşırken rastlayabilirsiniz. Bu küçük köprü başarılı olunca, bugünkü Mostar Köprüsü olarak bildiğimiz köprüyü yapmaya başlıyor. Ancak olur da köprü sağlam olmaz ve iskeleleri çıkarınca yıkılır korkusuyla, şehirden ayrılıyor ve yapımının tamamlanmasını beklemiyor. Bu korkunun nedeni ise, eğer köprü bir şekilde iyi olmaz ve yıkılırsa kellesinin gideceğini bilmesiymiş. Tabi köprü gayet sağlam ve estetik açıdan da güzel olarak tamamlanıyor ancak Hayruddin’e bu eserini görmek nasip olmuyor. Ömrü, Mostar’a tekrar gitmeye yetmiyor.

Bruce Lee'nin dünyadaki ilk heykeli Mostar'da






Yorumlar